NEDEN SENDİKA?

NEDEN SENDİKA ?

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, çeşitli il, ilçe ve köylerinde, çeşitli Kamu kurumlarında çalışıyoruz.
Belki farklı görüşlere inanıyor, farklı siyasi partileri destekliyoruz.
Ancak hepimizin ortak bir noktası var;
Hepimiz Kamu Çalışanıyız Devlet Memuruyuz.
Hepimiz bu güzel yurdun çocuklarıyız.
İster Adliyede Zabıt katibi mübaşir memur yada sözleşmeli memur olarak, ister Gençlik Spor ve Kredi Yurtların her kademesindeki personel olarak, Maliye,Defterdarlık,SGK, İş Kur,meteoroloji , ister müdürlüklerin çeşitli kademelerinde ve ya Bakanlıklarda yardımcı hizmetler sınıfında çalışanlar olarak, bizler Devletin tüm iş yükünü omuzlarında taşıyan Büro Çalışanları ordusunun önemli bir neferiyiz.

Taleplerimiz aynı, sorunlarımız ortak.
İnsanca bir yaşam sürecek ücret istiyoruz.
Milli gelirden ve ülkenin büyümesine olan katkımızdan dolayı hak ettiğimiz payı istiyoruz.
Atama ve görevde yükselmelerde hakkımız yenilmesin istiyoruz.
Evimizin kapısını yüzümüz gülerek açmak istiyoruz!
Çocuklarımızın zaruri ihtiyaçlarını zorlanmadan karşılamak istiyoruz.
Emeğimiz karşılığında adil bir ücret, hakkaniyetli bir zam istiyoruz!

Çalışma şartlarımızın iyileştirilmesini ve insan onuruna yakışır iş ortamları istiyoruz!
Bürokratik terörle, nüfuzlu kişilerin baskı ve dayatmasıyla, aşağılanmayla, adam kayırmayla, torpille karşı karşıya kalmak istemiyoruz.
Kendimize, ailemize, çocuklarımıza iyi bir gelecek, onurlu yarınlar hazırlamak istiyoruz.
Dinlenmek, tatil yapmak, okumak, gezmek, eğlenmek bizim de hakkımız.
Biz, sürekli kıt-kanaat geçinmek, borç harç yaşamak, zorunlu ve vazgeçilmez ihtiyaçlarımızı bile karşılayamamak ve kredi kartı batağına saplanmak da istemiyoruz.

Ülke kaynaklarından ve gelirlerinden payımızı almak, bizim en doğal hakkımızdır. Vergi ve keseneklerimizin, kamu mal ve gelirlerinin birilerine ucuz kredi olmasını değil; ucuz konut, parasız hastane, kreş, kayıt parasız okul, ücretsiz eğitim araç-gereci olarak bize dönmesini istiyoruz.

Her gelen siyasi iktidarın kendi yandaşlarını bürokrat yapmasını, başımıza amir olarak dikmesini, tayinimizi yer değiştirmemizi, ödüllendirilmemizi kendi yandaşlarına öncelik vererek yapmasını istemiyoruz.
Tayin ve terfilerde, ödüllendirmelerde nesnel ölçütlerin ve liyakatin belirleyici olmasını istiyoruz.
Kısacası Adalet istiyoruz.

Ülkenin geleceğine şekil veren ve ülkedeki bütün zenginliklerin ve değerlerin kökeninde büyük emekleri olan eğitimciler olarak, bu değerlerden, refah ve gelişmeden hakkımız olan payı, adaleti, huzuru, güveni istiyoruz.
Anayasa ve yasalardaki haklarımızı, işçilerin sahip olduğu gibi tatminkar bir toplu sözleşme ve siyasete katılma hakkı istiyoruz.

Sorunlarımızın çözümünü boş vaatler veren siyasetçilerden, partilerin memuru olmuş, bir yerlere payanda olmuş kişi, kuruluş ve örgütlerden beklememeliyiz.
10 yıldır 15 yıldır, 20 yıldır denediğin yapılar senin için ne yaptı?
Hangi sorununu çözdü?
Yıllardır sarmallaşmış sorunların çözüm ortağımı yoksa sorunun bir parçası mı oldular?
Yoksa bu sorunları siyasi söylem ve ikballerine alet mi ettiler?

“Ben olmasam da birileri nasıl olsa hak arıyor, sorun çözülür ve bir kazanım olursa bende faydalanırım nasıl olsa” mı diyorsun?
Sıradan bir amirliği, idareciliği, tayin ve ya terfiyi daha önemli görüyor, haksızlık ve adaletsizliklere karşı kör mü oluyoruz? Arkadaşlarımızı, değerlerimizi satıyor muyuz?
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mı diyoruz?
Sizin için hak arayan, risk alan, bedel ödeyen kişileri acımasızca eleştiriyor, aşağılıyor, destek vermek yerine şevklerini mi kırıyorsunuz?
Ya da tek başımıza hak aramaya kalkıyor, sistemin dişlileri arasında eziliyor, yoruluyor, pes mi ediyorsunuz?
Yoksa; nüfuzlu eş – dost -hemşehri -tanıdık –hısım referanslarıyla haklarımızı tek başımıza elde etmeye, gülünç kurnazlıklarla günü kurtarmaya, hakkınızı almak için bin takla atmaya mı çalışıyorsunuz?
Onurlu bir eğitimcinin ise buna ihtiyacı yoktur.
Onurlu birey çalışma arkadaşları ile birlik olur, hakkı olanı ister ve kazanmasını bilir.

Haklarımızı almak ve geliştirmek için örgütlü ve güçlü olmamız gerek.
Yanlış yapanların ve hakkımızı yiyenlerin karşısında güçlü olmanın yolu, en az onlar kadar örgütlü olmaktan, tepkisini göze alamayacakları kadar büyük bir kitle olmaktan geçer.
Doğru yerde örgütlenmek, ortak çıkarlar temelinde, ortak hedefler için birleşmek zorundayız.
Eğitim ordusu siyasi ve ideolojik angajmanlardan kurtulursa asla yenilmeyecek en büyük güç, yenilmez bir örgüttür.
Ama unutma ki sen yoksan bir eksiğiz.
Ve bir zincirin dayanıklılığı en zayıf halkasının dayanıklılığı kadardır.

Unutma ki senin çalışma yaşamına ilişkin sorunlarını çözmek, ortak çıkarlarını ve haklarını korumak, geliştirmek için tek yasal adresin sendikadır.
Haklarını ararken, birilerine hesap sorarken, eleştirirken, çözüm ortaya koyarken yasalar karşısında senin dokunulmazlık zırhın sendikadır.

Sendika, kimsenin babasının malı değildir.
Sendika yasa, yönetmelik ve tüzüklerine göre çalışır.
4688 Sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Kanunu, sendikanın tüzüğünün nasıl olması gerektiğinin nerdeyse tamamını belirlemiştir.

Hak ve hukukuna sahip olmak istiyorsan sendikalı olmaktan başka yol yoktur.
Eşit işe eşit ücret ve insanca yaşanacak bir ücret istiyorsan sendikalı olmaktan başka yol yoktur.
Yasa, yönetmelik, yönerge ve her türlü mevzuatın herkese karşı eşit ve adil uygulanmasını sendikalı olmakla gerçekleşir.
İşyerinde sendika yoksa birilerinin despotizmine uğrarsın.
İşyerinde sendika varsa haksızlık yapacak amir veya üst birim, karşısına sendikanın çıkacağını bilir ve haksızlık yapamaz.
Sen sendikasız isen, hak aramak maksatlı hiçbir eyleme katılamaz, tepkisini koyamazsın.
Sen sendikalı ise eylemlere katılmaktan, hesap sormak ve sorgulamaktan dolayı kimse sana ceza veremez.
Sözlü yazılı açıklama yapman, sorgulaman, hesap sorman, yanlışların üzerine gitmen yasal güvence altındır.
Öte yandan unutma ki Kurum Disiplin Kurullarına sendika temsilcilerinin katılması yasal zorunluluktur.
Siz sendikalı iseniz kurumlarınızda ezik, başlarınız önde olmak yerine, işleri hakkında söyleyecek sözleri olan, kurumda olup bitene müdahale edebilen saygın birer kişi olursunuz.

Fakat unutmayalım ki herhangi bir sendikaya üye olmak, sorunlarımızı çözmez.
Büro sendikalarından hangisine üye olacağız?
Üyesi olacağımız sendika, nasıl bir sendikadır?
Bu soruları da düşünmemiz gerek.
Çalışanın haklarını savunur görünen, ancak siyasi partilerin ekmeğine yağ süren, siyasilerin kontrolünde olan, demokratik işleyişe sahip bulunmayan yıllanmış yandaş sarı sendikalara artık YETER demeliyiz.
Sarı sendikalarda yöneticiler, tehdit ve kongre oyunlarıyla, siyasal referanslara göre belirlenir.

Sarı sendikalar, toplu görüşmelerde, hukuk mücadelesinde, eylemlerde bağlı oldukları parti ve ideolojik odakların istediği gibi hareket ederler.
Onların görevi Büro Memurlarını siyasi ajitasyonlarla bölmek ve parçalamaktır.
Sarı sendikalar, sizin haklarınızı savunmaz, savunur gibi görünüp, varlık sebebi olan partilere çalışanları pazarlar, peşkeş çekerler.

İşte görüyorsun ki bu sarı sendikalarda senin hakkının önünde aşılması gereken bir engeldir.
Hak mücadelesi, emek mücadelesi en kutsal mücadele olduğu gibi en zor mücadeledir aynı zamanda.
Bu tuzaklara düşmemelisin.
Sendikanı doğru seçmelisin.
Sendikaların mücadelesi devlete karşı değil hükümetlere karşı olmalıdır.
Sendikaların mücadelesi siyasi mücadele olmamalıdır.

Sevgili Büro Çalışanı Arkadaş, bu yazgıyı değiştirmek senin elinde.
Senden, Demokrat Büro Çalışanları Sendikasını bir kez Toplu Sözleşme Masasına oturtmanı istiyoruz.
Seni Demokrat Büro Çalışanları Sendikası, DEB-SEN saflarına davet ediyoruz. ”Sensiz Bir Eksik Seninle Bir Fazlayız”